Cahide Özer
1966 ‘da Sivas’ın Çepni kasabasında doğdu. İlkokulu Türkiye’de okudu. 1980’de Almanya’ya ( Hamburg) geldi. Ortaokul ve liseyi Duisburg’da, üniversite eğitimini ise Bochum’da ta mamladı. 1999’da Bochum Ruhr Üniversitesi’nde Alman ve Fransız Filolojisi / Dil Tarihi ve Edebiyat bölümünden lisans üstü/master yaparak mezun oldu. ( MagisterArtium ) Ardından Dortmund Uluslararası Eğitim Merkezi’nde (Internationales Bildungszentrum) ve Essen Babylon Eğitim Enstitüsü’nde Almanca dersleri verdi. 2001’den beri Lüdenscheid Adolf Reichwein Toplu Eğitim Okulunda ( ortaokul ve lise dengi ) Türkçe öğretmenliği yapıyor ve şiir çalışmalarını da sürdürüyor.
YAYIMLARI / VERÖFFENTLICHUNGEN
Cahide Özer’in En Koyu Mavisiydin Denizin adını taşıyan ilk şiir kitabı Ocak 2014’te Babil Kitaplığı tarafından yayımlanmıştır.
Ayrıca şiir ve yazıları, Turnalar / Kıbrıs, Evrensel Kültür, Güncel Sanat, Cumhuriyet Hafta ‘da ve şair Nevzat Yalçın’ın ( Zwischen Orient und Okzident / Gorki-Verlag, Kierspe 2006 ) Doğu ve Batı Arasında adlı yapıtında yer aldı.
İletişim/Kontakt: cahide.ates(at)yahoo.de
~~~~~~~~~~~~~~~Leseprobe/örnek şiir~~~~~~~~~~~~~~~
en koyu mavisiydin denizin
eylüldün
bir sonun başlangıcı
en koyu mavisiydin denizin
kıyılardan uzak
görülmeyen kısmı buzulların
berekettin bir deltada
sıcak iklimlerin meyvesi
kuytusunda barındığım vadi
en eski şarap
çakırkeyfimdin
unuttuğum bir şarkının efkârı
vakitler ötesinden gelen kokun
sahilde yüzüme vuran rüzgâr
unutulmaz bir gecenin sıcaklığı
sen
en koyu mavisiydin denizin
yitip giden
akşamın renklerinden süzdük kederleri
kuş kanadından çırptık umutları
bir kenti uyurken seyrettik
çiğ damlasından topladık sabahları
düşlerimizden devşirip yıldızları
üfledik karanlığa
karıncaları izledik gün boyu
sırtımız yerde bağrımız gökte
göz kırptık güneşe gölgemizden habersiz
su başında izlerken bir arıyı
okşadık kanatlarını
yüreğimizle
emeklerken soluduk toprağı
bozkırdı yüzümüz açtı
yüreğimi sakladım
sobelensin diye
şimdi ne sen varsın
ne ebe
Aslımız
kitaplarda yitirdik sözcükleri,
kayıp kimlikler serptik loș yalnızlıǧa.
kișilikler topladık satırlardan,
masum ve günahkâr.
virgül attık hayatlara, uzadı romanlar.
kahve fincanına sıǧdırdık umutları
en koyu gecede söktü șafak
aslımızı bulduk.
gözlerinde zümrüt yeșili gerҫek
denizler sıǧ, ovalar dar geldi,
geceler köpürdü, tașırdık sözcükleri,
zamanı yaktık.
kapılar ikilem, eșikler kararsız,
bir biz kaldık özümüzde sabit.
“yüzümüz deǧișken” demiștin,
“ellerimiz ödünҫ”
bir giysi gibi eskir deri, parelenir
geriye sadece aslı kalır.
Çatal Kapılar
berraktır oralarda gök
deliksiz bir mavi
gölgeme basarken ben
toprak öylesine suskun
kuru sıcağa siner sessizlik
oracıkta tükürsen yere,
kırsan belini başağın, sezilir
koyun koyunayken çiçekle,
arının soluğu bile duyulur.
ne vakit savrulur saçlarım
ne vakit gölgem sızar tabanlarımdan
denizi avuçlarcasına maviye dokunur kavaklar
hışırtılarında kanat çırpıntıları
dağılır yeşile banmış kokular
yorgun gıcırtıların ardısıra
açılır yavaşça çatal kapılar
kıpırtılar deler sessizliği
nal sesleri, hızlı adımlar
biri girer, biri çıkar,
gezinir gözlerim o avluda
gözlerim çocukluğumu arar
kalakalmış oracıkta
çatal kapılar günyanığı,
arkasında tandır olur yürek
göz göz bazlama
tüter sap, tükenir tezek
saplılarda hedik, güğümlerde pekmez
ambarlarda buğdaysı bir nefes
ne vakit görsem bir çatal kapı
tenimde hep bir eylül sabahı
çömelivermiş bir kız kapı dibinde
koynunda kenetli kolları, üşür
mırıldanır bir kedi yanıbaşında,
kısık gözlerle tortop büzülür
oynaşırken güz günü, ışıkla gölge
çocukluğum o kapı önünde
hâlâ üşümekte.
Apollon
kehanetler tanrısı Apollon
işitmiş midir tapınağında bugün
arya söylediğini Pınar Balay’ın
sesi okşamış mıdır
parmaklarını heykeltraşların
biliyorum adım gibi
yeniden filizlendiğini
mermer çatlağında kalmış aşkların
tarihin gölgesinde sevişirken kumrular
yüzlerce yıl geriden uzattım ellerimi
sıcacıktı hala mermer oymalar
henüz yontulmuş yılan sırtı, taş burmalar
varmak için dünden yarına
dokundum oracıkta Apollon’a
soluklanıyordu gövdesi adeta
defne ağacının altında
işittim Apollon’un sesini
suskun taşların nefesini
duydum sancılar sarsıntılarla
Defne’ye yanan yüreğini
bak! mermer çatlamış yeniden
filiz vermiş yaban mersini